UZAK MESAFE İLİŞKİSİNE YÖNELİK TUTUMLARIN BAĞLANMA STİLLERİ İLE İLİŞKİSİ

Özet

Uzak mesafe ilişkisi, partnerler arasında aşılması zor mesafeler olan romantik ilişki türüdür. Bu ilişki türünde partnerler sık buluşamamakta, bunun yerine telefonla konuşma veya mesajlaşma yoluyla birbirleriyle görüşebilmektedir. Bağlanma stilleri ise insanların önemli diğerlerine yönelik hissettikleri duygusal bağ olarak tanımlanmaktadır. Bu araştırmada ise uzak mesafe ilişkisine yönelik tutumların bağlanma stilleri ile ilişkisi incelenmiştir. Sonuç olarak uzak mesafe ilişkisine yönelik olumlu tutum ile güvenli bağlanma arasında pozitif bir ilişki bulgulanmıştır.

Abstract

The long-distance relationship, a kind of a romantic relationship in which there are difficult distances to overcome between partners. The partners cannot meet frequently, instead they can talk to each other via telephone conversation or messaging. Attachment styles are defined as the emotional bond that people feel towards their significant others. In this study, the relationship between attitudes towards long distance relationships and attachment styles was examined. As a result, a positive relationship was found between positive attitude towards long distance relationship and secure attachment.

GİRİŞ

Partnerlerin birbirine coğrafi olarak uzak olduğu romantik ilişki türüne uzak mesafe ilişkisi denmektedir. Bir ilişki baştan itibaren uzak mesafe ilişkisi olarak başlayabildiği gibi, yakın mesafe ilişkisi olarak başlayıp sonradan uzak mesafeye evrilebilir. Kariyer fırsatları, akademik hayat, göç, askerlik hizmeti, ailevi zorunluluklar gibi sebepler dolayısıyla çiftler birbirinden ayrı kalabilir ama aradaki mesafeye rağmen ilişkiyi sürdürmeye de devam edebilir.

Bir şirket tarafından 1000 kişi ile yürütülen bir araştırmada, uzak mesafe ilişkilerinin %58’inin devam ettiği sonucuna ulaşılmıştır. Fakat devam eden ilişkilerde de belli zorluklardan yakınılmaktadır. Bu ilişki türünde teknoloji ve sosyal medya, çok önemli bir rol oynamaktadır çünkü partnerlerin birbiriyle kurduğu günlük iletişim teknoloji aracılığıyla gerçekleşmektedir. Fakat cevap verenlerin %24’ü iletişim tarzına ilişkin partnerleriyle görüş farklılıklarına sahip oldukları için zorlandıklarını belirtmişlerdir. Bunun yanında uzak mesafe ilişkisine ilişkin en zorlayıcı dört faktör olarak şunlar öne çıkmaktadır: Fiziksel temasın azlığı (%66), partnerin başka biriyle görüştüğüne ilişkin endişeler (%55), yalnızlık hissi (%50) ve birbirlerini ziyaret etmenin pahalı olması (%45) (KIROO, 2018, October 31).

Uzak mesafe ilişkisi ile yakın mesafe ilişkisini karşılaştıran bir araştırmada, uzak mesafe ilişkilerinin yakın mesafe ilişkilerine göre pek çok noktada daha olumlu özelliklere sahip olduğu bulunmuştur. İlişki düzenlemesi, partner sevgisi, eğlence-sohbet doyumu gibi değişkenlerde uzak mesafe ilişkisi içinde olanların daha yüksek puanlar aldığı bulgulanmıştır. İlişkinin geleceği bağlamında, bir sene içinde evlenme ihtimali hakkında ise yine uzak mesafe ilişkisi olanlar daha olumlu cevaplar vermiştir. Fakat bu sonuçlardan yola çıkarak, uzak mesafe ilişkisinin yakın mesafe ilişkisine nazaran daha doğru bir ilişki biçimi olduğunu söylemek zordur. Söz konusu araştırma, uzak mesafe ilişkisini ‘yürütebilen’ bireyler üzerinden sonuçlarına ulaşmıştır. Bunu başarabilen insanlar, zaten daha yüksek bağlılığa sahip olan bireyler olabilir. İlişkiyi yürütemeyip ayrılan bireyler araştırmanın konusu değildir. Bunun da ötesinde bir kişinin yeterince görüşme imkânı bulamadığı partneriyle ilişkiyi sürdürmesi, mesafe dezavantajına rağmen ilişkinin sürdürülmesinde istekli olunması, yakın mesafe ilişkisindeki bireylere göre partnerlerin birbirlerine daha çok bağlı olmasının sonucu olabilir. Bunun yanında, uzak mesafe ilişkisi içindeki bireyler, ilişkilerini arada mesafe olmasaydı yapabilecekleri üzerinden de kurguladıkları için olduğundan daha iyi algılayabilirler (Kelmer, 2013).  

Uzak mesafe ilişkisinden yakın mesafe ilişkisine dönüşen birlikteliklerin konu edildiği bir araştırmada da çiftlerin üçte birinin yakın mesafe ilişkisine dönüşten sonraki üç ay içinde ayrıldıkları belirtilmiştir. Devam eden ilişkilerde de yaşanan geçiş ile ilgili bazı olumsuz değerlendirmeler bulunmaktadır. Çiftler, ilişkideki dönüşüm sonrasında birbirleri hakkında yeni bilgiler edinmeye başlamışlardır. Birlikte olunan zamandaki dramatik artış, çiftlerin birbirlerini yeniden değerlendirmesini beraberinde getirmektedir. Bu değerlendirme sürecinde çiftler birbirlerinin iyi özellikleri yanında kötü yönleri hakkında da daha fazla bilgi sahibi olmuşlardır. Bunun yanında uzak mesafe ilişkisi sürecinde kişilerin ilişkisel deneyimleri ve günlük diğer pratikleri arasında sınır belirginken, dönüşüm sonrası bu sınırın yeniden çizilmesine ilişkin yaşadıkları zorluklar söz konusu olmaya başlamıştır. Örneğin bir katılımcı, ‘hayatım ve kız arkadaşımın ayrı olması güzeldi, şimdi aynı şey oldular,’ diyerek dönüşümle ilgili bir şikâyetini dile getirmiştir. Ayrıca yakın mesafe ilişkisine dönüşten sonra katılımcılar partnerlerinin kıskançlığının arttığını da belirtmiştir  (Stafford, 2006)

Uzak ve yakın mesafe ilişkilerini sosyal medya kullanımı üzerinde karşılaştıran bir araştırmada da 272 Facebook kullanıcı üzerinde yürüten ankette uzak mesafe ilişkisi içindeki kişilerin sosyal medyayı partner gözetimi için daha çok kullandıkları ve sosyal medya üzerinden daha çok kıskançlık sergiledikleri sonucuna ulaşılmıştır (Billedo, 2015)

Uzak mesafe ilişkilerinin evlilik düzeyinde sürdürüldüğü uzak mesafe evlilikleri de bu bağlamda incelenmeye değer bir konudur. Bazı meslek gruplarında uzak mesafe evlilikleri çok yaygın görülmektedir. Kamyon şoförlüğü, kıtalararası gemi kaptanlığı, sürekli seyahat etmeyi gerektiren beyaz yaka işleri, askerlik gibi mesleklere sahip kişilerin evlilikleri de uzak mesafe ilişkisine dönüşebilmektedir. Bu dönüşüm, esasında toplumun evliliğe ilişkin bakış açısına aykırı gözükmektedir çünkü evlilik tek bir yuva altında sürekli bir arada yaşama olarak tanımlanmaktadır. Erdem, (2018) yürüttüğü çalışmada uzak mesafe evliliklerinde kadınların yaşadıkları sorunlar üzerine nitel bir araştırma yürütmüş ve eşlerinden iş, göç gibi sebepler dolayısıyla uzak kalan kadınların fiziksel ayrılık sebebiyle ruhsal olarak etkilendikleri ve sosyal açıdan sorunlar yaşadıkları bulgulanmıştır. Fakat katılımcılar uzak mesafe evliliğinin en zor yanının çocuk olduğunu da belirtmişler. Tek ebeveyn olma, çocuğun gelişim aşamasında babadan uzak kalması gibi sorunlar kadınları bunaltmaktadır. Fakat öte yandan çocukla kurulan duygusal bağın zorluklara tahammül noktasında iyileştirici bir işlevinin olduğu da belirtilmiştir (Erdem, 2018).

Bu araştırmada ise uzak mesafe ilişkisine yönelik tutumlar ele alınacaktır. Literatürde genellikle uzak mesafe ilişkisi içinde olanların deneyimlerine odaklanılmış, konuya ilişkin genel tutumlar ilgi odağı olmamıştır. Bunun yanında uzak mesafe ilişkisine yönelik tutumlar ile yetişkin bağlanma stilleri arasında nasıl bir ilişkinin olduğu da araştırma kapsamında incelenecektir. Bağlanma (attachment) kavramı, bireyin önemli diğerlerine yönelik hissettiği duygusal bağ olarak tanımlanabilir ve bebeklik döneminde geliştiği kabul edilir. Bebeğin bakım verenine karşı geliştirdiği bağlanma, kişilik oluşumunda da önemli olan bir faktördür. Bebek, henüz geldiği dünyada bakım verenin yakınında olmasıyla hem kendisini daha güvende hissetmekte, hem de çevreyi keşfetme cesareti elde edebilmektedir. Bağlanma figürü, bebek tarafından ‘güvenli bir üs’ olarak görülür. Bundan dolayı bebekler, genelde annelerinden uzak kalma durumunda ağlayarak memnuniyetsizliklerini ifade ederler. Bebek bağlanmasında güvenli, kaygılı, kaçıngan bağlanma olmak üzere üç farklı bağlanma türü vardır. Bağlanma türleri içerisinde arzulanan ve ideal olarak betimlenen bağlanma stili güvenli bağlanmadır. Bu bağlanma stilinde bebek, bakım vereni ile olumlu bir ilişki kurar, ona güvenir, ortadan kaybolduğunda endişeye kapılır fakat kolayca sakinleştirilebilir çünkü bakım verenin geri geleceğine ilişkin güçlü bir inanca sahiptir (Nacar & Gökkaya, 2019) (Sümer & Güngör, 1999).

Romantik ilişkilerdeki bağlanma ilişkisi de bakım verene bağlanma ile aynı doğrultuda değerlendirilemese de benzerlikler taşımaktadır. Bebeğin ebeveynine duyduğu duygusal bağ ile kişinin partneriyle kurduğu duygusal ilişki benzerlik taşımaktadır. Tıpkı annenin bebeğinin bazı ihtiyaçlarını karşılaması gibi partnerler de birbirlerinin duygusal ihtiyaçlarını karşılamaktadırlar. Bunun da ötesinde bebekliğinde bakım verenine güvenli bağlanan bireylerin yetişkinliklerindeki romantik ilişkilerinde de partnerlerine güvenli bağlandıkları sonucuna ulaşılmıştır (akt. Santrock, 2015).

Bartholomew’in dörtlü bağlanma modeli, Bowlby’deki üç bağlanma stilini dörde çıkarır. Buna göre bağlanma stilini belirleyen temel boyutlar benlik modeli ve başkaları modeli üzerinden belirlenmektedir. Benlik modelinin olumlu olması, bireyin diğer insanların kabulünden bağımsız olacak şekilde özsaygıya sahip olması ve kendini ‘sevilebilir’ bulmasıyla ilişkilidir. Kişi kendi değerini diğer insanların fikirleri üzerinden belirlemez ve kendine yönelik olumlu bir algıya sahiptir. Bunun yokluğu ise benlik modelinin olumsuz olduğunu gösterir. Başkaları modelinin olumlu olması da kişinin diğer insanları ulaşılabilir ve güvenilir görmesiyle ilişkilidir. Birey, yakınlık ve destek alma konusunda diğer insanların yardımlarına ve katkılarına açıktır çünkü ilişkilerde olumlu beklentilere sahiptir. Olumsuz başkaları modeline sahip bireylerde ise yakınlık kurmaktan kaçınma, ilişkilerde olumsuz beklentilere sahip olma görülmektedir (Bakiler & Satan, 2020) (Sümer & Güngör, 1999).

Bu iki modelin ikili kombinasyonları üzerinden dört çeşit yetişkin bağlanma stili ortaya çıkmaktadır. Güvenli bağlanma stili hem benlik hem de başkaları modelinin olumlu olduğu seçeneğin sonucudur. Güvenli bağlanma stiline sahip bireyler özsaygıları yüksek, diğer insanlarla yakınlık kurma konusunda isteklilerdir. İlişki içerisinde kendi özerkliklerini de koruyabilmektedirler, bu sayede ilişkide oldukları kişiye bağımlı olmazlar. İlişkileri karşılıklı güvene dayalıdır. Kayıtsız bağlanma stilinde ise olumlu benlik modeli, olumsuz başkaları modeliyle beraber görülür. Bu bağlanma stilindeki bireyler yüksek özsaygı ve özerklik duygusuna sahiptir fakat diğer insanları güvenilmez bulurlar, bundan dolayı da diğer insanlara ihtiyaç duyma ve onlardan yardım istemenin gerekliliğini reddederler (Bakiler & Satan, 2020) (Sümer & Güngör, 1999).

Olumsuz benlik ve olumlu başkaları modelinin görüldüğü saplantılı bağlanma stilinde ise birey kendini değersiz hisseder ve sevilmeye layık bulmaz. Kendini sürekli başkalarına kanıtlamaya çalışır, yakın ilişkilerde kendini kanıtlama arayışında olurlar. Diğer insanların fikirleri onun için önemlidir çünkü kendini sevilmeye değer bulması diğer insanların tutumlarına bağlıdır. Reddedilme ve terkedilmeye ilişkin korkuları belirgindir. İlişkilerde de özsaygılarının düşük olması kıskançlık, öfke ve nefret duygularıyla gün yüzüne çıkmaktadır. Korkulu bağlanma stilinde ise hem benlik hem de başkaları modeli olumsuzdur. Bu bağlanma stiline sahip bireylerde özsaygı düşüktür ve diğer insanların güvenilmez olduğuna ilişkin inançlar belirgindir. Başkaları tarafından kabul edilmek isterler fakat güven problemi yaşadıkları için ilişkiye giremezler. Aynı zamanda da reddedilmekten korkarlar (Bakiler & Satan, 2020) (Sümer & Güngör, 1999).

Tablo 1: Bağlanma Stilleri

 

Olumlu Benlik

Olumsuz Benlik

Olumlu Başkaları

Güvenli

Saplantılı

Olumsuz Başkaları

Kayıtsız

Korkulu

 

Uzak mesafe ilişkisinde eşler birbirlerine coğrafi olarak uzak kalmaktadır. Bu uzaklık, eşlerin birbirine olan güvenlerinin değerlendirilmesinde önemli bir kriter olarak ele alınabilir. Yetişkin bağlanması söz konusu olduğunda da olumlu benlik ve başkaları modeline sahip olan bireylerin, diğer insanları güvenilir algıladıkları göz önüne alındığında uzak mesafe ilişkisine yönelik de olumlu tutumlara sahip olacakları beklenebilir. Tabi bu beklenti, yeterli veriyle desteklenmediği için spekülasyondan öteye gidememektedir. Bu araştırmada da, uzak mesafe ilişkisine yönelik tutumlar ile bağlanma stilleri arasındaki ilişki incelenecektir. Bunun yanında uzak mesafe ilişkisine yönelik tutumların cinsiyet, yaş ve ilişkisel değişkenlerdeki farklılaşmalar bakımından değerlendirilmesi de yapılacaktır. Hipotezler şunlardır:

H1: Uzak mesafe ilişkisine yönelik tutumlar ile güvenli bağlanma arasında anlamlı bir ilişki olacaktır.

H2: Uzak mesafe ilişkisine yönelik tutumlar ile korkulu bağlanma arasında anlamlı bir ilişki olacaktır.

H3: Uzak mesafe ilişkisine yönelik tutumlar ile saplantılı bağlanma arasında anlamlı bir ilişki olacaktır.

H4: Uzak mesafe ilişkisine yönelik tutumlar ile kayıtsız bağlanma arasında anlamlı bir ilişki olacaktır.

H5: Uzak mesafe ilişkisine yönelik tutumlar katılımcıların cinsiyetine farklılaşacaktır.

H6: Uzak mesafe ilişkisine yönelik tutumlar katılımcıların ilişki durumuna göre farklılaşacaktır.

H7: Uzak mesafe ilişkisine yönelik tutumlar ile yaş değişkeni arasında anlamlı bir ilişki olacaktır.

 

YÖNTEM

Veri Toplama Araçları

Demografik Form: Katılımcıların yaş, cinsiyet, eğitim durumu gibi bilgilerinin yanında romantik bir ilişkilerinin olup olmadığı, uzak mesafe ilişkisi yaşayıp yaşamadıkları gibi sorular sorulmuştur (EK-1).

İlişki Ölçekleri Anketi: Griffin ve Bartholomew’in (1994) geliştirdiği bu ölçek, normalde 30 maddeden oluşmaktadır ve dört bağlanma stilini (güvenli, saplantılı, kayıtsız, korkulu) ölçmektedir. Bağlanma stillerini ölçen 17 madde olduğu için sadece bu maddeler kullanılmıştır. Kayıtsız ve güvenli bağlanmayı ölçen 5 madde, korkulu ve saplantılı bağlanmayı ölçen 4 madde bulunmaktadır. 7’li likert olacak şekilde katılımcılardan her bir maddeyi 1 (Beni hiç tanımlamıyor) ile 7 (Tamamıyla beni tanımlıyor) arasında puanlamaları istenmiştir. Her bir bağlanma stili için birer alt boyut oluşturulmuş, alt boyutlarda alınan puan her bir bağlanma stilini temsil eden maddelerden alınan puanların aritmetik ortalaması hesaplanarak belirlenmiştir (Sümer & Güngör, 1999) (EK-2). Ölçeğin her bir alt boyutu güvenilirlik analizine tabi tutulmuş ve Cronbach Alpha katsayıları şu şekilde bulunmuştur: Güvenli bağlanma 0,431; korkulu bağlanma 0,675; saplantılı bağlanma 0,010 ve kayıtsız bağlanma 0,565.

Uzak Mesafe İlişkisine Yönelik Tutum Anketi: Bu araştırma için hazırlanan bu ankette 19 madde bulunmaktadır. Sorular uzak mesafe ilişkisine yönelik olumlu ve olumsuz tutumlardan oluşmaktadır. 7’li likert tipi maddelerin kullanıldığı ankette katılımcılardan her bir madde için 1 (Kesinlikle katılmıyorum) ile 7 (Kesinlikle katılıyorum) arasında puanlama yapmaları istenmiştir (EK-3). Yapılan faktör analizi sonucunda anket maddeleri iki alt boyuta ayrılmıştır: Olumlu tutum ve olumsuz tutum. Olumlu tutum, uzak mesafe ilişkisinin avantajlarına ilişkin maddeleri içerirken; olumsuz tutum uzak mesafe ilişkisinin dezavantajları ile ilişkilidir. Faktör analizi sonucu elde edilen KMO katsayısı ise 0,898 olarak bulunmuştur. Her bir alt boyut, güvenilirlik  testine tabi tutulmuş ve bu analiz sonucunda olumlu tutum alt boyutunun Cronbach Alpha değeri, 0,875; olumsuz tutum alt boyutunun Cronbach Alpha değeri 0,845 çıkmıştır.

Veri Toplama Süreci

Katılımcılar hazırlanan çevrimiçi form vasıtası ile araştırmaya katılmışlardır. Sosyal medya platformlarından (Instagram, Telegram, WhatsApp vb.) yapılan duyurular ile katılımcı toplanmaya çalışılmıştır. Araştırmaya 190 katılımcı katılmıştır. 5 katılımcının verdikleri cevaplar, son anketi doldurmadıkları için veri setinden çıkarılmıştır. Kalan 185 katılımcının 137’si kadın 48’i ise erkektir. Katılımcıların yaş ortalaması 24,87’dir. Katılımcıların %66’sı lisans mezunu ve lisans öğrencisi iken %24’ü yüksek lisans mezunu veya öğrencisidir. Ayrıca katılımcıların %50,5’inin hâlihazırda romantik bir ilişkisi vardır. Uzak mesafe ilişkisini deneyimlemiş olan katılımcıları ise tüm katılımcıların %76,3’ünü oluşturmaktadır.

BULGULAR


Uzak mesafe ilişkisine yönelik tutumların katılımcıların cinsiyetine göre farklılaşmasını incelemek için bağımsız örneklemler t-testi yapılmış ve sonuçlar Tablo 1’de gösterilmiştir. Buna göre kadın katılımcıların olumlu tutum puanlarının ortalaması (Ort.: 4,29) ile erkek katılımcıların olumlu tutum puanlarının ortalaması (Ort.: 4,15) arasındaki farklılık istatistiksel olarak anlamlı bulunmamıştır  (t(184) = 1.384, p>0,05). Uzak mesafesine ilişkin olumsuz tutumda da erkek katılımcıların ortalaması (Ort.: 5,30) kadın katılımcıların ortalamasından (Ort.: 5,12) yüksek olsa da bu fark istatistiksel olarak anlamlı değildir (t(184) = 0,807, p>0,05). Bu sonuçlara göre H5 hipotezi doğrulanamamıştır.

Uzak mesafe ilişkisine yönelik tutumların katılımcıların mevcut ilişki durumuna göre farklılaşmasını incelemek için bağımsız örneklemler t-testi yapılmış ve sonuçlar Tablo 2’de gösterilmiştir. Buna göre bir ilişkisi olan katılımcıların uzak mesafe ilişkisine yönelik olumlu tutum puanlarının ortalaması (Ort.: 4,46) ile ilişkisi olmayan katılımcıların olumlu tutum puanlarının ortalaması (Ort.: 4,04) arasındaki fark istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur (t(184) = 0,002, p<0,05). Aynı şekilde olumsuz tutum puanlarında da bir ilişkisi olan katılımcıların puanlarının ortalaması (Ort.: 4,99) ile ilişkisi olmayan katılımcıların olumsuz tutum puanlarının ortalaması (Ort.: 5,35) arasındaki fark istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur (t(184) = 0,227, p<0,05). Bu sonuçlara göre H6 hipotezi doğrulanmıştır.





Katılımcıların uzak mesafe ilişkisine yönelik tutumları ile bağlanma stilleri arasındaki ilişkiyi incelemek için korelasyon testi yapılmış ve sonuçlar Tablo 3’te gösterilmiştir. Buna göre uzak mesafe ilişkisine yönelik olumlu tutum puanları ile güvenli bağlanma puanları arasında pozitif yönde anlamlı ilişki vardır (r: 0,176, p<0,05). Bunun yanında uzak mesafe ilişkisine yönelik olumsuz tutum ile saplantılı bağlanma arasında da pozitif yönde anlamlı ilişki bulunmuştur (r: 0,206, p<0,01). Korkulu ve kayıtsız bağlanma ile uzak mesafe ilişkisine yönelik tutumlar arasında ise herhangi anlamlı bir ilişki bulunamamıştır. Bu sonuçlara göre H1 ve H3 hipotezleri doğrulanırken H2 ve H4 hipotezleri doğrulanamamıştır. 

Katılımcıların yaşları ile uzak mesafe ilişkisine yönelik tutumları arasındaki ilişkinin incelenmesi için korelasyon testi yapılmış ve sonuçlar Tablo 4’te özetlenmiştir. Buna göre katılımcıların yaşları ile uzak mesafe ilişkisine yönelik olumlu ve olumsuz tutumları arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki bulgulanamamıştır. Bu sonuca göre H7 hipotezi doğrulanamamıştır.

Katılımcıların daha önce uzak mesafe ilişkisi deneyimleri olup olmamasına göre uzak mesafe ilişkisine yönelik tutumların nasıl farklılaştığının incelenmesi için ortalamaların farkı t-testi yapılmış ve sonuçlar Tablo 5’te özetlenmiştir. Buna göre uzak mesafe ilişkisi deneyimine sahip olan katılımcıların uzak mesafe ilişkisine yönelik olumlu tutum puanlarının ortalamaları (Ort.: 4,41) ile uzak mesafe ilişkisi deneyimi olmamış katılımcıların olumlu tutum puan ortalamaları (Ort.: 3,75) arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık bulunmuştur (t(184) = 0,245, p<0,05).  Olumsuz tutumda ise böyle bir farklılık olmamıştır. Uzak mesafe ilişkisi deneyimi olmamış katılımcıların olumsuz tutum puanlarının ortalaması (Ort.: 5,33) uzak mesafe ilişkisi deneyimi olan katılımcıların ortalamasından (Ort.: 5,12) yüksek olsa da bu fark istatistiksel açıdan anlamlı değildir (t(184) = 0,976, p>0,05).

Dört bağlanma stilinin cinsiyete göre farklılaşmasını incelemek amacıyla bağımsız örneklemler t-testi yapılmış ve sonuçlar Tablo 6’da gösterilmiştir. Buna göre kadınların güvenli bağlanma puanlarının ortalaması (Ort.: 4,09) ile erkeklerin güvenli bağlanma puanlarının ortalaması Ort.: 4,51) arasında istatistiksel açıdan anlamlı fark bulunmuştur (t(184) = 2.111, p<0,05). Korkulu bağlanmada da kadın katılımcıların aldıkları puanların ortalaması (Ort.: 4,30) erkek katılımcıların puanlarının ortalamasından (Ort.: 3,81) anlamlı derecede yüksek bulunmuştur (t(184) = 0.005, p<0,05). Saplantılı ve kayıtsız bağlanma stillerinde ise cinsiyetler arası bir farklılık bulunamamıştır.

TARTIŞMA

Bu araştırma uzak mesafe ilişkisine yönelik tutumları merkeze almış ve bu tutumlar çerçevesinde sonuçlara ulaşmış bir araştırmadır. Bu yönüyle literatürdeki diğer araştırmalardan ayrılmaktadır ama aynı zamanda da araştırmanın eksik tarafı yine bu nokta üzerinde kendini göstermektedir. Katılımcıların konuya ilişkin tutumlarının oluşumuna yol açacak yaşantılar, deneyimler, düşünceler bu araştırmanın kapsamı dâhilinde değildir. Bu sebeple araştırmaya katılmak için katılımcıların herhangi bir ilişki deneyimine sahip olmaları beklenmemiştir. Veri toplama aşamasında araştırma, tüm yetişkinlerin katılımına açıktır. Farklı deneyim seviyesine sahip katılımcıların sorulara verdikleri cevapların altında yatan nedenler, bu bağlamda yeterince incelenememiştir.  

Uzak mesafe ilişkisine yönelik tutumlar ile bağlanma stilleri arasındaki ilişki iki noktada anlamlı olmaktadır. Birinci olarak uzak mesafe ilişkisine yönelik olumlu tutum ile güvenli bağlanma arasında pozitif korelasyon bulgulanmıştır. Bu durum, olumlu benlik ve başkaları modeline sahip olan bireylerin diğerlerine nazaran uzak mesafe ilişkisini daha kabul edilebilir bulduklarını göstermektedir. Uzak mesafe ilişkisiyle alakalı en çok değinilen noktalardan biri olan partnere güven duyma hususu, olumlu başkaları modeliyle ilişkilidir. Başkalarını güvenilir bulan, yakınlık kurma konusunda istekli olan ve aynı zamanda kendini sevilmeye değer bulan bireylerin, romantik partnerden uzak kalmaya yönelik kaygılarının da daha az olacağı söylenebilir. Tabi, bu sonuca sadece bu araştırmanın bulguları ile ulaşmak mümkün olmamaktadır. Başka araştırmalar tarafından da konunun farklı yönleriyle ele alınması gerekmektedir.

İkinci olarak ise saplantılı bağlanma stili ile uzak mesafe ilişkisine yönelik olumsuz tutum arasında pozitif ilişki saptanmıştır. Saplantılı bağlanma stili, olumsuz benlik ve olumlu başkaları modelinin bir araya geldiği ihtimali tarif etmektedir. Bu bağlanma stilinde birey, başkalarına yönelik olumlu yargılara sahiptir, onları güvenilir ve ulaşılabilir bulur ama kendini sevgiye değer bulmamakta, sürekli diğer insanların değer yargılarına göre şekillenme ihtiyacı hissetmektedir. Bu bireylerin uzak mesafe ilişkisine daha mesafeli durmasının sebebi, ilişki sürdürmek için referans alınacak partnerin uzakta oluşunun olumsuz etkileri olabilir.

Araştırmanın bulgularına baktığımızda öncelikle bağlanma stillerinin güvenilirliklerine değinmek gerekmektedir. Saplantılı bağlanma alt boyutu maddelerinin güvenilirlik katsayısının düşük olması, bu alt boyut ile ilişkili verilerin ne ölçüde dikkate alınacağını sorgulatmaktadır. Saplantılı bağlanma ile ilgili analizlerde sonuçların istatistiksel olarak anlamlı çıkmaması bu eksiklik sebebiyle olabilir.

Bunun yanında katılımcıların demografik değişkenler bağlamında dengesiz dağılımı, araştırmanın başka bir eksikliğidir. Kadın katılımcı sayısının erkeklere nazaran çok fazla olması, aynı şekilde üniversite mezunu katılımcıların sayısının yüksek olması bazı analizleri zorlaştırmakta ve genel ortalamayı etkilemektedir. Bu durumun oluşmasında, cinsiyet üzerine düşünülecek olursa, kadınların toplumsal cinsiyet rollerinin de etkisiyle daha işbirliğine yatkın ve yardıma açık oluşu etkili olmuş olabilir. Katılımcı çağrısının yapıldığı çevrimiçi platformlar erkek ve kadınların kabaca eşit dağıldığı mecralar olsa dahi kadın katılımcılar daha fazla katılım göstermiştir. Eğitim seviyesi bağlamında ise bu türde araştırmalara, üniversite öğrenci ve mezunlarının erişiminin daha kolay olması, çevrimiçi platformlarda üniversite öğrencilerinin daha çok vakit geçiriyor olması bu duruma sebep olmuş olabilir.

Araştırma bulgularından biri de hâlihazırda sevgilisi olanların uzak mesafe ilişkisine yönelik daha olumlu bir bakış açısına sahip olmasıdır. Bu katılımcıların ne kadarının halen uzak mesafe ilişkisi içinde olduğu bilinemediği için bu noktada analiz daha ileri götürülemese de, herhangi bir ilişkiye sahip olmanın, ilişkinin sürdürülebilirliği algısı noktasında olumlu bir etkisi olabilir.

Araştırmanın başka bir eksikliği katılımcıların hâlihazırda bir uzak mesafe ilişkisi içinde olup olmadıklarının sorulmamış olmasıdır. Her ne kadar uzak mesafe ilişkisi deneyimine sahip olan katılımcıların, bu ilişki türüne yönelik tutumları daha olumlu olsa da deneyimin zamanının bilinmiyor oluşu araştırmada bir eksiklik olarak göze çarpmaktadır. Fakat yine de uzak mesafe ilişkisi deneyimine sahip olmayanlara göre bu grubun uzak mesafe ilişkisine daha olumlu baktığı sonucu önemlidir. Bu sonuç, uzak mesafe ilişkisinin dışarıdan göründüğü kadar zor ve sıkıntılarla dolu bir süreç olmadığı sonucuna ulaşılmasına sebep olabilir. Fakat, bu sonuçlardan yola çıkarak bir neden-sonuç ilişkisi kurulamayacağı da ortadadır.

Uzak mesafe ilişkisine yönelik tutumların katılımcıların yaşları ile anlamlı bir ilişki içinde olacağı yönündeki hipotez doğrulanamamıştır. Bu sonucun ortaya çıkmasında katılımcıların çoğunun belli bir yaş aralığında olması etkili olmuş olabilir. Katılımcıların %59’u 23-27 yaş aralığındadır, bu dar aralıktaki yığılma, yaş ile ilgili bulguların doğruluğunu olumsuz anlamda etkilemiştir.

Her ne kadar araştırmanın verilerinden yola çıkarak pek çok sonuca varılabilse de katılımcıların düşüncelerinin daha derinlemesine ele alındığı nitel çalışmaların bu konuda da önemli katkılar sağlayacağı düşünülmektedir. Nicel çalışmada birbirine benzer cevaplar verdikleri için aynı kefeye konulan katılımcılar arasındaki farklar nitel çalışmada daha doğru bir şekilde kendini göstermektedir. Hele de kişilerin düşüncelerinin daha derinlikli ifadesini gerekli kılan romantik ilişkiler konusunda sonraki araştırmalarda nitel araştırma desenlerine de yer verilmesi tavsiye edilmektedir.


KAYNAKÇA

 

Bakiler, E., & Satan, A. (2020). Beliren Yetişkinlikte Bağlanma Stilleri ile Yaşam Doyumu Arasındaki İlişkide İhtiyaç Doyumunun Aracı Rolü. Marmara Üniversitesi Atatürk Eğitim Fakültesi Eğitim Bilimleri Dergisi, 51(51), 72-94.

Billedo, C. J., Kerkhof, P., & Finkenauer, C. (2015). The use of social networking sites for relationship maintenance in long-distance and geographically close romantic relationships. Cyberpsychology, Behavior, and Social Networking, 18(3), 152-157.

Erdem, E. (2018). Uzak Mesafe Evliliklerinde Kadınların Yaşadığı Sorunları. Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü.

Kelmer, G., Rhoades, G. K., Stanley, S., & Markman, H. J. (2013). Relationship quality, commitment, and stability in long‐distance relationships. Family process, 52(2), 257-270.

KIROO. (2018, October 31). Long-Distance Relationship Troubles. KIROO Website. https://www.kiiroo.com/blogs/articles/long-distance-relationship-troubles

Nacar, E. H., & Gökkaya, F. (2019). Bağlanma ve Maternal Bağlanma Konusunda Bir Derleme. Kıbrıs Türk Psikiyatri ve Psikoloji Dergisi, 1(1), 50-56.

Santrock, J. W. (2015). Yaşam Boyu Gelişim. In G. Yüksel (Ed.), Genç Yetişkinlik (Vol. 13, pp. 448-449). Nobel.

Stafford, L., Merolla, A. J., & Castle, J. D. (2006). When long-distance dating partners become geographically close. Journal of Social and Personal Relationships, 23(6), 901-919. https://doi.org/10.1177/0265407506070472

Sümer, N., & Güngör, D. (1999). Yetişkin bağlanma stilleri ölçeklerinin Türk örneklemi üzerinde psikometrik değerlendirmesi ve kültürlerarası bir karşılaştırma. Türk Psikoloji Dergisi, 14(43), 71-106.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Yükleme Kuramları ve Yanlılıkları (1. Parça)

Deli Deli Küpeli (1986) Filmi Işığında Toplumsal Eşkiyalık Kavramı

Norm ve Uyma Davranışı