Yükleme Kuramları ve Yanlılıkları (1. Parça)


Yükleme kavramı, kişilerin kendilerinin veya başkalarının davranışlarına gerekçe atfetme süreci şeklinde tanımlanabilir (Karakaş, 2018). Bu sürecin nasıl işlediğiyle ilgilenen sosyal psikoloji kuramlarına da yükleme kuramları denir.
Yükleme, varlığını çok da dikkate almadığımız fakat sürekli işlettiğimiz bir zihinsel eylemdir. Bir noktada da hayatidir, çünkü davranışların arkasında yatan sebepler hakkında bir fikre sahip olma çabası, insanın dünyayı anlamlandırma yolculuğunda büyük önem teşkil eder. Kafamızın içindeki ‘neden?’ sorusuna verebilecek bir cevabımızın olması bilişsel anlamda oldukça işlevsel bir durumdur. Bunun yanında insanlar, içinde yaşadıkları dünyanın basit, anlaşılır, karmaşıklıktan uzak ve öngörülebilir olmasını arzu ederler. Örneğin sınıfınızda normalde pek iletişim kurmadığınız, ama tam da sınav haftasından önce size sıcak davranmaya başlayan birinin, gerçekten arkadaş olmayı mı yoksa derslerde özenle tuttuğunuz notları elde etmeyi mi amaçladığını tahmin edebiliyor olmak elbette ki faydalıdır.
Yükleme kuramları, yüklemenin süreci ve türleri hakkında fikirler ortaya atar. Kavramın teknik temelleri, Heider’in ortaya attığı yükleme kuramıyla atılmıştır. Diğer birçok kuram da Heider’in dikkati çektiği noktaları hesaba katarak gelişmiştir.
Heider, insanları naif (veya sezgisel) sosyal psikologlara benzetir. Ona göre insanlar olaylar ve davranışlar hakkında düşünürken şekil olarak sosyal bilimcilerden çok da farklı olmayan yolları takip ederler. Ve insanlar davranışlara neden atfederken, ya kişisel özelliklerden (içsel yükleme) ya da çevresel faktörlerden (dışsal yükleme) yararlanır. Gittiğiniz dişçinin işini yaparken yüksek sesle konuşmasını dişçinin karakter olarak sinirli biri oluşuna bağlıyorsanız içsel, yaptığı işin stresli oluşuna bağlıyorsanız da dışsal yükleme yapmış olursunuz. Fakat Heider, insanların içsel yükleme yapma konusundaki eğiliminin daha yüksek olduğunu söyler. Bu noktaya yükleme yanlılıkları kısmında tekrar döneceğiz.
Pek çok yükleme kuramı, insanların davranışlara neden atfederken hangi durumlarda kişisel özelliklerine, hangi durumlarda çevresel faktörlere atıfta bulunduğuyla ilgilenmiştir. Jones ve Davis’in uyuşan çıkarsamalar kuramı da insanların içsel yükleme yapma ihtimalini arttıracak durumları belirlemişlerdir: (1) eğer davranış serbestçe seçilmişse, yani bir dış etkinin baskısı söz konusu değilse, (2) yaygın olmayan bir sonuç ortaya çıkmışsa, yani nispeten kendine özgü sonuçlar doğuran davranışlar da içsel yükleme yapılmasına sebep olabilir. Örnek vermek gerekirse bir kişinin çalışmak için iki şirket arasından daha çok maaşı vereni seçmesi, kişinin olası diğer faktörler göz önünde bulundurulmadan otomatikman paragöz biri olarak algılanmasına sebep olabilir. (3) davranış toplumca onaylanan bir davranış değilse içsel yükleme yapılma ihtimali yüksektir, çünkü toplumun, onayladığı davranışlar üzerinde baskı kurma gücü vardır (bknz. norm etkisi), bunu insanlar da bilir, (4) davranışın sonuçları bizim için de önemliyse (hedonik bağ), davranışın sonuçları doğrudan bizim çıkarımıza veya zararımızaysa. Bunların yanında bazı kaynaklarda Jones ve Davis’in bunlara ek olarak bir koşul daha eklendiği görülmektedir. Eğer davranışın kazara değil de bilerek yapıldığı düşünüldüğünde de içsel yükleme ihtimali artabilir (Soysal, 2017).
Konuya ilişkin bir diğer kuram da Kelley’nin kovaryans modelidir. Yukarıda Heider’in insanları naif sosyal psikologlara benzettiğine değinmiştik. Kelley ise insanları daha çok bilim insanlarına benzetir. Modelin adından da anlaşılacağı üzere Kelley’ye göre insanlar yükleme yaparken, hipotezlerini test etmek için istatistiksel sonuçlara başvuran bilim insanları gibi davranırlar. Ve davranışın gerekçesinin karaktere mi yoksa çevreye mi bağlanacağını belirlemede üç kriteri göz önünde bulundururlar: tutarlılık, belirginlik ve benzerlik (söz birliği).
Tutarlılık, davranışın kişi tarafından sürekli ortaya konması; belirginlik, kişinin farklı durumlarda için de aynı davranışları sergilemesi; benzerlik ise diğer insanların da aynı şekilde davranıp davranmamasıyla alakalıdır. Bir örnek üzerinden açıklayalım. Bir arkadaşınızın bir filmi izlediğini ve çok beğendiğini düşünün. Bahsedilen üç kriteri sorgulayarak arkadaşınızın filmi beğenmesindeki ana etkenin ne olduğunu (arkadaşınız mı yoksa filmin yönetmeni mi) modele göre şu şekilde bulabiliriz: Eğer arkadaşınız yönetmenin diğer filmlerini de sevmişse (yüksek tutarlılık), fakat film konusunda seçici değilse, yani zaten önüne geleni beğenen biriyse (düşük belirginlik) ve bunun yanında film diğer insanlar tarafından çok da tutulmamışsa (düşük benzerlik) içsel yükleme yapma ihtimaliniz artar. Yani arkadaşınız filmi beğenmiştir çünkü buna eğilimli biridir.
Fakat arkadaşınızın filmi beğenmesinin yanında konu hakkında rafine bir seçiciliğe sahip olması (yüksek belirginlik) ve filmin diğer insanlar tarafından da sevilmesi (yüksek benzerlik) dışsal yükleme yapmamıza yani şu sonuca ulaşmamıza neden olur: Arkadaşınız filmi beğenmiştir, çünkü film hakikaten de güzeldir.

Tablo 1: Kovaryans Modeline Göre Yüklemeye İlişkin Değişkenler
Tutarlılık
Belirginlik
Benzerlik
Yükleme
Yüksek
Düşük
Düşük
İçsel
Yüksek
Yüksek
Yüksek
Dışsal

Fakat bu model de her model gibi bazı sorunları içinde barındırır. İnsanların bir davranışa yükleme yapması için bazen tek bir gözlem bile yeterli olmaktadır fakat bu modele göre üç farklı boyutta bilgi sahibi olmadan yükleme yapmıyoruz.


Yükleme, yukarıda da bahsettiğim gibi bireylerin kendi davranışlarına ilişkin nedensel çıkarımlarda da kendini gösterir. Weiner’in yükleme kuramı, hem kendimize hem de diğer insanlara uyarlanabilen bir model önerir. Fakat bu kuramın özelliği de görev başarmaya ilişkin (sınav başarısı, yarışma, değerlendirmesi başarıya endeksli olan edimler) yüklemelerle alakalı olmasıdır. Weiner, başarıya neden atfederken dikkate aldığımız üç performans boyutuna dikkati çeker: Konum, kalıcılık ve kontrol edilebilirlik.
Konum, performansa bireyin mi, yoksa dış faktörlerin mi neden olduğuna ilişkin düşüncemizdir. Kalıcılık, adından da anlaşılacağı üzere performansın kalıcılığı, etkisini yitirmesinin zorluğu hakkındadır. Ve kontrol edilebilirlik de sonraki görev için ortaya konacak performansın ne ölçüde aktörün elinde olduğudur.
Örneğin, bir sınava gireceksiniz. Fakat yeterince çalışmadınız. Fakat sınava girdiğinizde soruların beklediğinizden çok daha kolay olduğunu gördünüz. Bunu beklemiyordunuz çünkü hocanızın şimdiye kadar yaptığı sınavlar çok daha zor olmuştu. Bu şartlar altında elde edeceğiniz başarıya yönelik yüklemeniz nasıl olurdu? Başarınızı dışsal, kalıcı olmayan ve kontrol edilemez değişkenlere bağlardınız ve şansınız sayesinde sınavdan geçer not aldığınızı düşünebilirdiniz.

Tablo 2: Weiner’in Yükleme Kuramının Önerdiği Yükleme Süreci
Konum (İçsel/Dışsal)
Kalıcılık
Kontrol Edilebilir mi?
Yükleme

İçsel
Kalıcı
Edilebilir
Çaba, çalışma
Edilemez
Yetenek
Kalıcı Değil
Edilebilir
Beklenmedik Çaba
Edilemez
Ruh Hali

Dışsal
Kalıcı
Edilebilir
Yardım veya Engel
Edilemez
İşin zorluğu
Kalıcı Değil
Edilebilir
Geçici Yardım-Engel
Edilemez
Şans


Yüklemeler, kişilerarası ilişkilerde insanların birbirlerini değerlendirirken sıkça başvurulan bir olgudur. Harvey, kişilerarası ilişkilerin oluşum, süreklilik ve çözülme aşamalarından geçtiğini belirtir. Bu evrelerde yapılan yüklemelerin sıklığı birbirinden farklılaşabilir. Fincham, oluşum evresinde bireyler henüz birbirini yeni tanıdığı için yüklemelere sık başvurulduğunu, fakat süreklilik evresinde ilişki istikrarlı bir noktaya geldiği için yüklemelere duyulan ihtiyacın azaldığını belirtmiştir. Çözülme, yani ilişkinin kendini tasfiye etmesi sırasında ise yüklemeler yeniden artar. Önceki yüklemeler yeniden yapılandırılır. Bir nevi ‘seni hiç tanımamışım’ fenomeni kendini gösterir.
Çiftler de birbirlerinin davranışları konusunda yüklemeye sıkça başvururlar. Huzurlu, mutlu birlikteliklerde olumlu davranışlara daha çok içsel yükleme yapılırken (bana hediye aldı, çünkü bana değer veriyor) olumsuz davranışlarda gerekçe daha çok dışarıda aranır (bana hediye almadı ama önemli değil, zaten meşguliyetlerinden vakit mi kalıyor). Huzursuz, geçimsizliğin hâkim olduğu birlikteliklerde ise bu durum tam tersi bir görüntü çiziyor.
 Buraya kadar insanların yükleme süresince izlediği yollara ve ulaştığı sonuçlara ilişkin fikirlere değindik. Hatta insanları bilim insanlarına benzettik. Fakat yüklemelerimizin doğruluğunu sorgulamadık. Evet, dünyayı rasyonel, anlaşılır bir temele oturtmaya çalışırız fakat bu çabamızın nesnelliği konusunda acaba düşündüğümüz kadar başarılı mıyız? İşte bu noktada yükleme yanlılıkları devreye giriyor. O da yazımızın ikinci kısmı olarak bir sonraki yazının konusunu oluşturuyor. 

 Az Çok Bakındığım Kaynaklar


Hogg, M. A., & Vaughan, G. V. (2011). Yükleme ve Sosyal Bilgi. Sosyal Psikoloji. içinde Ankara: Ütopya Yayınları.
Inferring Dispositions Using Causal Attribution – Principles of Social Psychology -- 1st International Edition. (tarih yok). BCcampus: https://opentextbc.ca/socialpsychology/chapter/inferring-dispositions-using-causal-attribution/ adresinden alındı
Karakaş, S. (2018). attribution theory - yükleme kuramı | Psikoloji Sözlüğü. Psikoloji Sözlüğü: https://www.psikolojisozlugu.com/attribution-theory-yukleme-kurami adresinden alındı
Soysal, E. (2017). Evli Bireylerin Erken Dönem Uyumsuz Şemaları, İlişkilerde Bilişsel Çarpıtmaları Ve Yüklemelerinin Evlilik Uyumunu Yordaması. Necmettin Erbakan Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Konya.
Yüklemlemeler. (tarih yok). Psikologlar.org: http://www.psikologlar.org/2015/05/yuklemlemeler.html adresinden alındı




Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Deli Deli Küpeli (1986) Filmi Işığında Toplumsal Eşkiyalık Kavramı

Norm ve Uyma Davranışı