Norm ve Uyma Davranışı


Norm, etimolojik olarak Latincede ‘gönye’ anlamına gelen norma kelimesinden gelen, dilimize ise Fransızcadan geçmiş bir kelimedir. Ötüken Türkçe Sözlükte ‘bir toplumsal grubun kendisi için ilke edindiği ve grubun üyelerinin eylemlerine yön vermede esas aldıkları davranış ilkesi’ şeklinde tanımlanmaktadır. Normlar toplumların bireyler üzerinde davranışlarının nasıl olması gerektiği hakkında söz söyleme yetkisini kullanma gücüdür. Dost meclislerinden milletlere kadar her türlü grupta vardır.
Normlar grup içi birlikteliği sağlar. Üyelerin ortak paydalarının net bir şekilde belirlenmesi çatışmaları en aza indirir ve bu sayede grup, varlığı tehlikeye girmeden amaçlarını gerçekleştirebilir. Ayrıca grubun kimliğinin belirlenmesi işlevi de yine normlar üzerinden yerine getirilir.
Mesela bir dini cemaatin üyelerinin aynı şekilde giyinmesi ve farklı giyinmenin -yani normdan sapmanın- olumsuz karşılanması grup içi birlikteliğe ve aynı zamanda grup kimliğinin belirlenmesinde işlevsel bir rol oynar. Bunun yanında neyin doğru neyin yanlış olduğunun da norm üzerinden tartışma götürmez bir şekilde belirlenmiş olmasıyla bu dini grup kendi içinde çatışma yaşanma ihtimalini bertaraf etmiş olur.


Normlar her zaman tüm grup üyeleri için bir örneklik teşkil etmez. Üyenin özelliklerine göre uyması gereken kurallar da değişebilir. Örneğin bir şirketin aynı departmanında çalışan kişilerin oluşturduğu grupta da normlar vardır. Fakat bunlar personelin konumu, yaptığı iş vb. etkenlere göre farklılık gösterebilir. Şirkete yeni dahil olan birinin işe sivil kıyafetle gelmesi göze batarken, bu durum kıdemli çalışanlar için daha esnektir.
Bir normun belirginliği, üyelerin o norma verdiği tepkilerin benzerliğine bakıldığında anlaşılabilir. Örneğin bir ailede, çocuğun eve geç gelmesi evdeki diğer herkes tarafından kınanıyor fakat akşam yemeğine katılmaması sadece babayı rahatsız ediyorsa burada normların belirginliği arasındaki farktan söz edilebilir.
Normun mevzubahis olduğu bir yerde uyma davranışına değinmemek bir eksiklik olur. Uyma (conformity) kabaca kişinin kendi düşüncesini arka plana atarak grubun normunu kabullenmesi olarak tanımlanabilir. Uyma konusunda yapılan en önemli iki çalışma Muzaffer Sherif’in otokinetik deneyi ve Asch’in uyma araştırmasıdır.
 
Şekil 1

Asch, uyma davranışını test etmek için Şekil 1’deki gibi bir dizi sorunun olduğu bir çalışma hazırladı. Sayıları 7 ila 9 arasında değişen bir grup öğrenciye soldaki örnek şeklin sağdaki seçeneklerden hangisiyle eşit uzunlukta olduğu soruldu. Sorunun cevabı esasında oldukça basitti fakat bir katılımcı dışında tüm öğrenciler aslında işbirlikçiydi ve deneyci tarafından yanlış cevabı vermekle görevlendirilmişlerdi. Esas denek en son sıraya konuyordu ve diğerlerinin cevaplarını dinledikten sonra kendi cevabını söylüyordu. Burada önemli olan nokta, deneğin diğerlerine uyup yanlış cevabı vermesi veya bundan etkilenmeyip yine doğru olana yönelmesi arasındaki yapacağı seçimdi.

Sonuçta deneklerin yalnızca %25’i tüm sorularda uyma davranışı göstermeyip çoğunluktan farklı cevap vermişti. Ortalama uyma oranı ise %33’tü.
Deney tamamlandıktan sonra Asch katılımcılara niçin uyma davranışı gösterdiklerini sordu. Bazı katılımcılar doğruyu bildikleri halde zamanla kendilerinden kuşkuya düşmeye başladıklarını ve sonrasında da onaylanmamaktan ve yalnız kalmaktan korktukları için çoğunluğa uyduklarını belirtti. Başka bir kısmı kendi algılarında bir problem olduğunu düşünmüştü. Bir kısım katılımcı ise grubun yanlış cevap verdiğini bildikleri halde göze batmamak, ayrıksı durmamak için gruba uyduklarını belirttiler. Çok küçük bir azınlık ise çizgileri gerçekten de gruptaki işbirlikçiler gibi gördüklerini belirttiler.
Asch’in deneyine atıfta bulunmaya devam edeceğiz ama şimdi Deutsch ve Gerard’ın uymanın nedenleri ile ilgili vardıkları sonuca değinelim. Bu iki araştırmacıya göre uymanın temelde iki nedeni vardır: bilgi etkisi ve norm etkisi. Bilgi etkisi, çoğunluğun fikrinin gerçeklik için bir kanıt olabileceğine ilişkin bir kabulü işaret eder. Toplumumuzda da örneğine sıkça rastladığımız ‘o kadar kişi yanlış mı biliyor yani?’ düşüncesi bu etkinin ürünüdür. Norm etkisi ise grup tarafından ödüllendirilmek veya cezalandırılmamak için (bu ödül kişinin kendini huzurlu hissetmesi de olabilir) gösterdiği uyma davranışını işaret eder. Çünkü sürüden ayrılmanın bir bedeli vardır. Ayrıksı durmak bireysel bir çaba gerektirir fakat gruba uymak çok daha konforlu bir seçenektir.
Sonuçları açısından bu iki etki birbirinden farklılaşır. Norm etkisi altında uyma davranışı gösteren kişi gizliden gizliye kendi şahsi fikrini savunmaya devam edebilir. Mesela George Orwell’ın 1984’ünde Wilson, insanların gözüne batmamak için partinin etkinliklerine katılmayı sürdürmüş fakat gizliden gizliye partiyi yıkma planlarını da yürütmeyi ihmal etmemiştir. Bilgi etkisinde ise kişi kendi içinde de grup normunu kabullenmiştir. Bu açıdan bu etki uyma davranışı açısından daha bağlayıcıdır.



Uyma davranışının ilişkili olduğu pek çok değişken vardır. Şimdi de bunların bir kısmına değinelim.
Asch’in deneyi, pek çok kere Asch ve farklı araştırmacılar tarafından tekrarlandı. Bu tekrarlardan birinde işbirlikçilerden biri gruptan farklı bir cevap vermekle görevlendirildi. Şekil 1 üzerinde ifade edecek olursak, doğru cevap A iken grubun çoğunluğu C seçeneğini yine seçti ama bir işbirlikçi doğru cevabı veya diğer yanlış cevabı verdi. Ve bu koşulda uyma davranışının ciddi ölçüde azaldığı bulgulandı. Toplum içinde de çoğunluğa uyma konusunda zorlanan bireylerin muhalif sesleri duyduğunda kendi fikirlerini söyleyebilmesi bu duruma örnek gösterilebilir. Tek kalmak zordur ama kişinin kendisiyle özdeşleşebileceği bir kişi bile varsa bu pek çok şeyi değiştirebilir. Burada ilginç olan nokta doğru cevabın A olduğu koşulda ayrıksı işbirlikçinin B’yi seçmesinin bile sonuçları değiştirebilmesidir. Yani bizimle aynı fikirde olmasa bile çoğunluğa uymayı reddedebiliyorsa bundan güç alma ihtimalimiz vardır.
Araştırmalara göre çoğunluğun sayısı arttıkça uyma davranışının da arttığı kabaca söylenebilir. Fakat burada Wilder’in dikkat çektiği başka bir durum da vardır. Wilder, çoğunluğun kişi tarafından algılanışının uyma davranışını etkilediğini belirtmiştir. Eğer çoğunluk birbirinden bağımsız bireyler olarak değil de birbirine bağlı bir grup olarak değerlendiriliyorsa kalabalık olsa bile uyma davranışına sebep olamayabilir. Mesela bir insanın kendisini güncel siyasi bir polemiğe ilişkin fikrini değiştirme yönünde ikna etmeye çalışan kişilerin hepsinin aynı partinin üyeleri olduğunu düşünmesi, o kişinin -karşısındakiler kalabalık olsa bile- uyma davranışı ortaya koyma ihtimalinin düşmesine sebep olabilir. Fakat bu insanların rastgele bir araya geldikleri düşünülürse uyma ihtimali artar.
Bireyin uyma davranışını nasıl yorumladığı da önemli bir değişkendir. Gruba uyma özgürlüğün kısıtlanması, huzursuzluk gibi olumsuz sonuçlarla ilişkilendirildiğinde de uyma düşebilir. Bunun yanında kişinin gerçek düşüncesi herkes tarafından biliniyorsa, uyup uymama durumu kişinin zihninde döneklik-aykırılık arasında bir çatışma yaşanmasına neden olabilir. (Eğer uyarsam dönek olacağım ama uymazsam da bununla nasıl başa çıkacağım?)
Kişinin grup içindeki konumu da bu konuyla ilişkili bir değişken olarak görülmüştür. Buna göre kişilerin gruptaki statüsüyle uyma arasında ‘ters U’ biçiminde bir grafik çıkmaktadır. Yani en çok uyma davranışı gösterenler grubun orta statülü üyeleriyken; uyma davranışını daha az gösteren üyeler düşük statülü ve yüksek statülü (lider denebilecek) üyelerdir. Bunun açıklamasına gelince orta konumdaki üyelerin uyma davranışının yüksek olmasının sebebi gruptaki konumlarını daha da yükseltme isteği olarak düşünülmüştür.
Lider konumundaki kişilerin uyma davranışını daha az gerçekleştirilmesinde yatan süreç ise şu şekilde açıklanmıştır: Liderler, zaten o konuma gelene kadar yeterinde uyma davranışı göstermiş, kendini kanıtlamış ve belli bir krediye sahip olmuştur. Eğer grubun iyiliğine olacaksa grubun normlarından biraz sapmak mazur görülebilir. Eğer bu sapma sonucunda grup için bir başarı söz konusu olursa bu lideri daha da güçlendirir fakat riskli olan kısmı eğer başarı gelmezse süreç tersine de işleyebilir. Bir diğer risk ise liderin norma uymamasının diğer üyelerce liderin kişisel çıkarlarıyla bağdaştırılmasıdır. Bir kısıtlılık olarak, bazı araştırmalarda bu bulgu doğrulanamamıştır, bu yüzden statü-uyum ilişkisi biraz tartışmalıdır. Burada grubun ne tür bir yapıda olduğuna dikkat etmek önem arz etmektedir.
Uyma davranışı her zaman çoğunluğa uyma şeklinde kendini göstermez. Kimi zaman azınlık grupları da bir grup üzerinde etki sahibi olabilir. Azınlık gruplarının zaman içinde güçlenmesi, toplumda dikkate değer konumlar elde etmesi, normu değiştirici etkide bulunması tarihte görülmemiş olgular değildir. Zaten bir toplumun tüm bireyleri çoğunluğa uysaydı, dünyadaki tüm topluluklar dinamiklikten uzak, tek biçimli bir yapıya sahip olurdu.
Burada önemli olan, bir azınlık grubunun nasıl etkili olacağıdır. Moscovici, tutarlılığın azınlığın çoğunluk üzerinde etkili olabilmesi için sahip olabileceği en önemli özellik olacağını ortaya koyan çalışmalarda bulunmuştur. Tutarlı bir azınlık grubu uzun vadede çoğunluğun dikkatini çekmeyi başarır ve insanlara alternatif bir düşünce şeklinin de mümkün olabileceğini gösterir.


 Tutarlılığın yanında azınlık gruplarını etkisini belirleyebilecek üç değişken daha ortaya konmuştur: yatırım, özerklik ve katılık/esneklik. Yatırım, azınlık grubu üyelerinin savundukları ilkeler için önemli katkılarda bulunmaları gerektiğini işaret eder. Özerklik, azınlık grubunun toplumda dış etkilerden bağımsız ve kendi ilkelerine göre karar verdiği şeklinde bir intiba bırakmasıdır. Katılık/esneklik ise bir dengeyi betimler. Tutarlılık, aşırıya kaçıldığında katılık olarak algılanacağı için yerine göre esnek olmanın da önemli olduğunu işaret eder.
Konuyla ilgili olguları geniş sosyal bağlamlar için yorumlayan Mugny ve Perez’e göre toplumlar normu belirleyen bir güç grubu, belirlenen normları kabul eden halk ve bu duruma karşı çıkan azınlık grubu olarak üçe ayrılır. Buna göre azınlık grubunun güç grubuna ve halka karşı tutumunun farklı olması gerekmektedir. Azınlık grubu güç grubuna karşı tutarlı bir şekilde mücadele ederken diğer yandan halkla esnek ilişkiler geliştirmelidir. Bu sayede azınlığın fikirleri halk içinde kendine bir karşılık bulur ve zaman içerisinde normların değişmesini sağlar.
Azınlık etkisine yönelik söylenecekler elbette ki bunlarla sınırlı değildir. Azınlık ve çoğunluk etkilerinin karşılaştırılması, bu etkilerin gizli ve aleni davranışlara etkisi ve kuramlar içerisinde yeniden değerlendirilmesi konuyla ilgili yazılan kitaplarda bulunabilir.

Yararlandığım Kaynaklar



Çağbayır, Y. (2017). Ötüken Türkçe Sözlük. içinde Ötüken Neşriyat.
Hogg, M. A., & Vaughan, G. V. (2011). Sosyal Etki. Sosyal Psikoloji. içinde Ankara: Ütopya Yayınları.
Hortaçsu, N. (1998). Normlar ve Uyma. Grup İçi ve Gruplar Arası Süreçler. içinde Ankara: İmge Yayınevi.




Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Yükleme Kuramları ve Yanlılıkları (1. Parça)

Deli Deli Küpeli (1986) Filmi Işığında Toplumsal Eşkiyalık Kavramı