Adil Dünya İnancı
Son yazıda yükleme
yanlılıklarına verilecek diğer bir örneğin de adil dünya inancı (belief in a
just world) olduğunu, fakat bu konunun başka bir yazının başlığı olacağını
belirtmiştim. Adil dünya inancının, temel bir yanlılık olmasının yanında ‘mağdur’,
‘kurban’ denebilecek veya başına kötü şeyler gelen insanları konu edinmesi
sebebiyle kendi başına bir konu başlığı olarak ele alınması gerektiğini
düşünmüştüm.
Lerner’in (1977) ortaya koyduğu adil
dünya inancı, dünyanın iyi, adil bir yer olduğuna ve insanların başlarına gelen
şeyleri hak etmiş olduklarına dayanan temel bir yanlılıktır. Bu inanca göre iyi
insanların başına iyi; kötü insanların başına ise kötü şeyler gelir/gelecektir.
Daha
önce de değindiğim gibi insanlar, içinde yaşadıkları dünyanın anlaşılabilir,
kontrol edilebilir ve karmaşıklıktan uzak olmasını arzu ederler ve buna inanırlar.
Bu düşünce biçiminin bir sonucu olarak da belirli eylemleri yerine getirerek
istediklerine sahip olacakları veya olumsuzluklardan kurtulabilecekleri
sonucuna ulaşırlar. Fakat bazen bu inancı tehdit eden durumlarla karşılaşılır
ve çözülmesi gereken bir bilişsel çelişki kendini gösterir. Bu çelişki oldukça
rahatsız edicidir çünkü başımıza neyin geleceğinin bizim kontrolümüz altında
olduğu inancını sarsar. Mesela bir insanın dolandırıldığını veya işlemediği bir
suçla cezalandırıldığını düşünün. Bununla özdeşleşmek, mağdurla bağ kurmak
yerine ‘kim bilir ne yaptı da başına bunlar geldi’ denilerek yanılsamanızı
sürdürebilir, hayatınıza daha konforlu bir şekilde devam edebilirsiniz. Bunu yapmayıp
kişiyle özdeşleştiğinizde aynısının sizin de başınıza geleceğini düşünmeye
başlarsınız. Bu da kontrol inancınızı olumsuz etkiler.
Kurbanı
değersizleştirme ve çektiği acıyı inkâr etme, adil dünya inancının sürdürülmesi
için izlenen stratejilerdir. Değersizleştirme süreci kurbanın ahlaki olarak
düşük veya nasıl davranması gerektiğini bilmeyen biri olarak tasarlanması ve
son tahlilde başına gelenleri hak ettiği sonucuna ulaşılması şeklinde kendini
gösterir. Kurbanın çektiği acıyı inkâr etme olgusu da, özellikle tecavüz
olaylarında karşılaşılan ‘karşılık vermemiş, demek ki o da zevk alıyordu’
şeklinde ifade edilen düşüncede kendine yer bulur. Buradaki tehlikeli sonuçlardan
birisi de bir yerden sonra kurbanın da bu açıklamaları benimseme ihtimalidir. Çünkü
bu inanç sadece gözlemcilerde değil, kurbanlarda da vardır.
Adil dünya inancının bir özelliği de
bilinçlilik düzeyinde pek etkili olamaması ve daha çok bilinç öncesi düzeyde
kendini göstermesidir. İnsanlar genelde dünyanın adil olduğu şeklinde bir
inanca sahip olduklarını dile getirmezler. Üstelik mağdur, kurban durumundaki
kişilere yardım etme, onlara merhamet gösterme gibi olgular da toplumsal
normlarda kendine yer bulur. Fakat spesifik olaylara verilen otomatik tepkilere
bakıldığında bu inancın izlerine rastlanır. Yapılan araştırmalarda da kişilerin
yardım etme imkanlarına sahip olduklarında, yardım etme davranışı toplum
tarafından onaylandığında yardım etmeye istekli olduklarını da ortaya
koymuştur.
Biraz
incelendiğinde adil dünya inancının kültür içerisinde nasıl barındığı da anlaşılmaktadır.
Örneğin pek çok atasözünde bu inancın izlerine rastlayabiliriz: Kula bela
gelmez hak yazmadıkça hak bela yazmaz kul azmadıkça, ne ekersen onu biçersin, su
testisi su yolunda kırılır… Başkasının hakkını yiyerek bir yerlere gelen insanlar
hakkında da ‘çoluğundan çocuğundan çıkacak’ şeklinde bir kehanette bulunulur,
yani bazen kendinizin değil, atalarınızın günahlarının da cezasını çekersiniz.
Filmlerde, özellikle de ana akım sinemada filmin sonunda sevilen karakter mutlu
olur, kötü adam ise belasını bulur. Hatta bu kurguya uymayan uymayan filmler ‘bağımsız’
sinema adı altında ifade edilebilir, genele hitap etmez. ‘Allahım neydi
günahım?’ veya ‘ne günah işledik de başımıza bunlar geldi?’ kalıpları da arabesk
kültürünün ögeleri olmaktan fazlasıdır, toplumun bilincini yansıtır.
Adil
dünya inancının kazanımı ise çocukluğa değin uzanır. Masalların hemen hepsinde iyiler
kazanır, kötüler kaybeder. Çocuklar düştüklerinde veya bilmeden kendilerine
zarar verdiklerinde ebeveynleri tarafından ‘anneyi dinlemedin yaramazlık
yaptın, bu da sana ceza oldu’ denerek eleştirilir. Veya engelli veya hasta
birini gördüklerinde ‘büyüğünü dinlememiş, o yüzden böyle olmuş’ şeklinde yanlı
bir nedensel açıklamaya gidilir.
Yapılan
araştırmalarda adil dünya inancı dindarlıkla da ilişkili bulunmuştur. İnsanlar
bir kaza atlattıklarında ‘verilmiş sadakanız varmış’ denilerek teselli edilir. Konuyla
ilgili atasözlerinin çoğunda dini olguların bulunması da bunu işaret eder.
Fakat ince bir ayrım söz konusudur. Dindarlıktaki adil dünya inancı, bazen
dünyanın değil de ölümden sonrasının adil olacağı inancından beslenerek kendini
oluşturur. Dünya adil olmasa da ahirette herkes hak ettiğini bulacak şeklinde ulaşılan
sonuçta böyle bir fark söz konusudur.
Her
ne kadar inkâr edilmesi imkânsız olumsuz sonuçları içinde barındırsa da adil
dünya inancının olumlu, işlevsel yönleri de vardır. Çevremizde kozmik bir
adalet sisteminin var olduğuna yönelik bir inanca sahip olmak pek mantıklı
gözükmese de harekete geçmek için, kontrol ve güvenlik hissine sahip olmak için
bu inanca sahip olmamız gerekiyor. Ne yaparsanız yapın aynı sonucu alacağınız
bir sınava gireceğinizi düşünün, çalışmanın bir anlamı kalır mıydı? Öte yandan
başımıza gelenlerin bizim davranışlarımızla hiçbir ilgisi olmadığını iddia
etmek de başka bir yanlılık olacaktır.
Adil
dünya inancının tehlikelerinden etkilenmemek için yapılacak en iyi hamle bilgilenmek
olacaktır. Yanlı düşünmemize ve yanlış sonuçlara ulaşıp önyargılar/ayrımcılıklar
geliştirmemize neden olacak bu yanlılıkların farkında olmak, onları kontrol
altında tutmanın ilk adımıdır. Bazen de bu yanılsamadan kurtulmak birinin çıkıp
‘burası kötü bir yer’ demesiyle bile mümkün olabilir.
Yararlandığım Kaynaklar
Göregenli, M. (2012). Ayrımcılığın Meşrulaştırılması. K. Çayır, & M.
Ayan Ceyhan içinde, Ayrımcılık - Çok Boyutlu Yaklaşımlar (s. 64-67).
İstanbul: Bilgi Üniversitesi Yayınları.
Kılınç, S., & Torun, F. (2011). Adil Dünya İnancı. Psikiyatride
Güncel Yaklaşımlar, 3(1), 1-14.
Tepe, B. (2015). Adil Dünya İnancı ve Sezgisel Ahlak:
Mağdur ve Suçlu Bağlamında Adaletsizlik. 7-9.
Yükleme ve Sosyal Bilgi. (2011). M. A. Hogg, & G. V.
Vaughan içinde, Sosyal Psikoloji (s. 122). Ankara: Ütopya Yayınları.
Göregenli, M. (2012). Ayrımcılığın Meşrulaştırılması. K. Çayır, & M.
Ayan Ceyhan içinde, Ayrımcılık - Çok Boyutlu Yaklaşımlar (s. 64-67).
İstanbul: Bilgi Üniversitesi Yayınları.
Kılınç, S., & Torun, F. (2011). Adil Dünya İnancı. Psikiyatride
Güncel Yaklaşımlar, 3(1), 1-14.
Tepe, B. (2015). Adil Dünya İnancı ve Sezgisel Ahlak:
Mağdur ve Suçlu Bağlamında Adaletsizlik. 7-9.
Yükleme ve Sosyal Bilgi. (2011). M. A. Hogg, & G. V.
Vaughan içinde, Sosyal Psikoloji (s. 122). Ankara: Ütopya Yayınları.
Yorumlar
Yorum Gönder